Zor bir konu seçmiş bulunuyorum kendime; hatta anlatılması en
güç konu diyebiliriz. Aşk; âşık olmak öncelikle bir ruhani durumdur,
yani bir taş başka taşa âşık olamaz ki, ondan ’taş kalpli’ deyimi
kullanır insanlar, duygusuz gördükleri insana karşı. Birçok hakaretin
doğma sebebi de; bir insanın başka bir insana kendi çıkarları için
duygusuzca davranmasından kaynaklanır, her ne kadar o hakaretlerin hiç
doğmaması gerekse de. Çünkü bir hakaret birçok kişiyi zedeler ve o artık
hakaret olmaktan çıkmıştır. Artık o bir düşmandır, yenilmesi gerekilen
bir düşman. "Kendi çıkarları için" evet bu kelimeler özellikle ’çıkar’
kelimesi tehlikelidir. Her insanın duygusu, derdi, elbet bir sevdiği
vardır. Ama bu çıkar meselesi insanı duygusuz, tamamen insanlıktan
çıkmış bir varlık olarak gösterir. Yani bir aşk, çıkarlar üzerine
kurulmamalıdır, kurulursa da en küçük bir sarsıntıya dayanmaz. Aşk için
gereken malzemeler; güzel bir kadın veya yakışıklı bir erkek değildir.
Şu zamanımızda her yaşanılan ilişkinin aşk olarak gösterilmesi ne
acınası bir durumdur. Tamam, sevebilirsiniz, herkes sever, mesela bende
hayvanları seviyorum ama bu benim hayvanla aşk yaşadığım anlamına
gelmez. Sevdiğiniz insan için maceralara atılmış olmanızda onu aşk
yapmaz, aşk; sevdiğiniz insanı her an düşünmekle de olmaz. Sevdiği için
her ağlayan âşık olsaydı şu dünyada, aşk denmezdi bu olaya; inanın ki
başka bir ismi olurdu.
Artık günümüzde insanların kendilerini veya
ürünlerini pazarlamak için kullandığı aşk kavramı; düştüğü durumu
görseydi eğer, dünyada bulunmazdı herhalde. Âşık dediğimiz kişi kendini
zerre miktarda düşünmeyen kişidir. Bu anlatımı zamanımıza değin o kadar
yıprattılar ki; adama kendini düşünme diyoruz, sevdiğine not bırakıp
intihar ediyor. Kollarını, bileklerini kesiyor. Neymiş sevdiğinin ismini
bedenine kazıyormuş. Aşk acı çekmek değildir ki sadece, acıdan zevk
alıyorsanız bunu adı ’hastalıktır’. Aşk; kendisiyle getirdiği derde
dayanmaktır, kendisiyle getirdiği derde sabretmektir. Dert görünce avare
olmak değildir, içmek veya kendinden geçmekte değildir. Âşık olduğuna
inanan insan neden onu unutmak için, acısını hafifletmek için çare arar
ki, o zaman onun adı da aşk değildir. Birinin size yaptığı zulümdür ki,
aşktan kaçmak demek, acısını yumuşatmaya çalışmak demek âşık olmayı
istemediğiniz anlamına gelir. Buda size yapılan zulümdür. Madem acı
vermesini istemiyor hem de acıyla yüzleşmeye çalışıyorsunuz;
sevdiğinizin eline bir sopa verin ve öldüresiye dövmesini isteyin,
döverken de kaçın. Aynı yola çıkmadı mı ve bunun ismi aşk mı?
Âşık
olan insan sevgisiyle övünmez, mal veya mülk değildir. Cümle âleme
yayacakmış sevdiğini, be adam cümle âlem senin birini sevdiğini
öğrenince ne yapacak. Dünyaya duyursan ne olacak. Eğer ki sevdiğiniz
kişi sizden sevginizi kanıtlamasını istiyorsa hiç çabaya gerek yok. Aşk
kanıt işi değildir, bir insanı sevdiğinize ikna etmek ancak
güvensizlikten kaynaklanır. Eğer insanlar âşık olmak için güven
arıyorsa, kendiside güvenilmezdir. Çünkü güven sorunu değildir bu
mesele; âşık olursun ve artık âşık olmuşsundur. Aşk güvene gerek duymaz.
Eğer ki insan gerçekten âşık olmuşsa kanıta veya dünyaya duyurmasına
gerek yok. Dünya sevmeyecek ya veya duyurduğu, haykırdığı insanlar.
Birilerini sırf zıvanadan çıkarmak için aşkı oyuncak yapanlar var, buna
halk ağzında ’kıskandırma’ deniyor. Kıskançlık zaten kötü bir şeyken,
kıskançlığa sürüklemek nedir. Seviyorsan o kıskandırmaya çalıştığın
insanı, gidip söyleyeceksin. ’Seni seviyorum’ kelimesi kime yetmiyor ki.
Hayatını güzel yaşamak için mal, mülk sahibi olan insanlara yaklaşılıp
aşkı yeniden çocuk oyuncağına çevirmek de pek doğru bir şey değildir.
Mal mülk içinse eğer, rahatlık, huzur içinse bir insana yaklaşmak; bunun
ismi de aşk değildir. Yani bir insan bir insanı neden kırsın, hiç
olmadığı kadar sahte düşüncelerle neden aldatsın. İki parça tahta
parçası için mi, parıldayan taşlar için mi, deste deste kâğıt parçaları
için mi. Acaba hangisi için bir insanın duygularıyla oynanır. O insanın
zaten gözü açtır; doyura bilene aşk olsun. Bazı insanlar ise sevilmeye
açtır ki, sadece sevgi için yaşarlar, onları doğasında sevmek yoktur.
Birinci kuralları ise âşık olmayacaksın âşık edeceksindir.
Âşık olmak
kolaydır; aşkı yaşamak zordur. Bir erkek bir kadına âşık olabilir veya
tam tersi, fakat ikisinin birden âşık olması demek; aynı duyguları
hissetmek demektir. Birbirlerini o kadar çok düşünürler ki; bazen
âşıkları öldüren düşünmek olur, sırf sevdiğini düşünmekten deliye döner,
mecnun olur. Yalnız şurada değinilecek bir konu daha varsa oda
erkeklerin mi yoksa kadınların mı daha iyi âşık olduğudur. Bir kere
aşkın iyisi kötüsü yoktur, seviyelendirilemez. Bu sorunun cevabı da
basittir; aşk cinsiyet işi değildir. Allah’a da âşık olunur. Fakat aşk
sorgulanır mı? Hayır. Çünkü âşık olmak, âşık olmayı istemek değildir.
Gökten zembille falanda inmeyecektir. Aşk açıklamakta güçlük çekilen bir
kavramdır ki bende açıklayamadım, kimse tam olarak açıklayamaz. ’Âşık
olmak’ açıklanır, kişiden kişiye değiştiği için. Bazen Mehmet için Ayşe,
Kerem için Aslı, Leyla için Mecnundur aşk. Bir insan için sevdiğinin
ismidir bazen aşk.
Anlayamadığım, anlatamadığım ve anlayamayacağım bir melettir aşk.
Benim çabam aşkı anlatmaya çalışmaktı.
Kendini boşuna harcamış olur insan, dilediğine ulaşıp da sevinç duymazsa. Yıktığın hayat kendininki olsun daha iyi, yıkmakla kazandığın yapmacık bir mutluluksa.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder