Allah korkusunu başka korkularla
karıştırmamalıyız. Allah korkusu; kaçmayı, uzaklaşmayı, tedirgin olmayı
gerektiren bir korku değildir. Allah korkusu insanı kötülüklerden
uzaklaştıran, insanı yücelten Allah’ın sevgisini ve rızasını kazanmaya
vesile olan bir korkudur.
Allah’tan korkanı Allah başka korku ile korkutmaz. Allah’tan
korkmayan bir çok şeyden korkar. Allah korkusu bütün korkulardan emin
olmayı sağlar. Rızkını, ecelini onun bunun elinde aratmaz.
Allah korkusu, insanın kurtuluşunu sağlar. Bir hadiste şöyle müjde vardır:
– “Sinek başı kadar bile olsa gözünden Allah korkusuyla yaş akan,
yanakları ıslanan kimseyi Allah ateşe haram kılar.” (İbn-i Mace,
Zühd:19)
– “Allah yanında iki damladan daha sevimli bir şey yoktur. Biri Allah
yolunda akıtılan, diğeri de Allah korkusundan akan gözyaşı.” (Tirmizi,
Cihad:26)
Allah korkusu, insanı tedirgin eden bir korku değildir. Allah korkusu insanı Allah’a yaklaştırır.
Allah’tan korkmayan, başkalarından çekinmez, kimseden utanmaz. İyi olmaya, fedakarlık yapmaya çalışmaz.
Cenab-ı Allah Kur’an’da:
– “Ey iman edenler! Allah’tan O’na yaraşır şekilde korkun ve ancak Müslümanlar olarak can verin.” (Al-i İmran:102)
– “Yalnızca benden korkun!” (Bakara:40) diye emrediyor.
Allah’tan korkmazsa bir insan düzgün yaşamaz. Güzel bir ölümle ölmeye
çalışmaz. “Benim cesedimi ne yaparlarsa yapsınlar” diyenler gibi olur.
Allah’tan korkmayan dürüst olmaz. Çünkü onun için dürüst olmanın bir
ölçüsü yoktur. Hak hukuk tanımaz. Zira Allah’tan bir çekincesi yoktur.
Peygamber (as): “Allah korkusu her hayrın, her iyiliğin başıdır.” Demiştir. (Ramuz el-Ehadis:277/8)
Bir hadislerinde de: “İman edenlerle arkadaş ol ve sadece Allah’tan korkan yemeğini yesin.”
Kutsi Hadiste de: “İki korkuyu cem etmem; dünyada benden
korkmayanı ahirette korkuturum. Dünyada benden korkanı ahirette
emniyette kılarım.” (Age:329/8) buyrulmuştur.
Hz.Ömer devlet başkanı iken biri ona:
– Allah’tan kork ya Ömer! Der.
Hz.Ömer (ra) düşer bayılır. Ayılınca sararmış yüz ve kısık sesle şöyle der:
– Ömer de kim oluyor ki Allah’tan korkmayacak?
Allah korkusu insanı yüceltir. Yusuf (as) Allah’tan korktuğu için
zeliha’dan uzak durmuştu. Allah da onu kölelikten sultanlığa
yükseltmiştir.
Allah’tan korkan kadın, kedisine yapılan çirkin teklifi red eder.
Adam: “Bak kervanda herkes uyudu” deyince kadın: “Bak bakalım Allah da
uyumuş mu? Cevabını verir.
Kadı Şüreyh’e kayın validesi hanımından memnun olup olmadığını sorar:
Şüreyh: “Çok memnunum, beni hiç üzmedi. Yanlış da yapmadı. Allah razı
olsun” deyince kayın valide: “Tabiki memnun olacaksın damat, ben onu
Allah korkusu ile yetiştirdim” der.
İhtiyaç sahibi bir kadına yapılan yardımdan sonra tuzak kurulur.
Kadın titremektedir. Adam: “Korkma kimse görmez, kimse bilmez” deyince
kadın: “Ben ondan değil Allah’tan korkuyorum” der. Adam: “Sen yoklukta
korkarken ben Allah’ın her türlü nimetine karşılık neden korkmam!”
diyerek kadından özür diler.
Bakın gerçek Allah korkusu insanı ne hale getiriyor? Nasıl faydalı ve nasıl zararsız hale getiriyor?
a) Allah’tan Nasıl Korkulmalıdır?
Kur’an’da: “Ey iman edenler! Allah’tan nasıl
korkulması gerekiyorsa öyle korkun.” (Al-i İmran:102) diye emredilir.
Peygamber (as): “Miraca çıkarken Cebrail Allah korkusundan eski kilim
gibi titriyordu” demiştir.
Bir ayette: “Gücünüzün yettiği kadar Allah’tan korkun, öğütlerini
dinleyin, emirlerine itaat edin, nefisleriniz için hayır işleyin.”
(Teğabun:16) buyrularak Allah’tan nasıl korkulması gerektiği
bildirilmiştir.
Allah’tan sırf cennet ümidiyle korkulmaz. Sırf cennet için ibadet edilmez.
Allah korkusu insanı kötü arzusu ve isteklerden alıkoymalıdır. İnsanı
zararlı halden kurtarıp faydalı hale getirmelidir. Kur’an’da şöyle
ifade edilir:
– “Ey iman edenler! Eğer Allah’tan korkarsanız, O size iyi ile kötüyü
ayırt edecek bir anlayış verir. Suçlarınızı bağışlar. Çünkü; Allah,
büyük lütuf sahibidir.” (Enfal:29)
Bir ayette de: “Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin.” Diye emredilmiştir. (Ahzab:70)
Allah’tan korkmayan kendi çıkarından, kendi menfaatinden başka bir
şey düşünmez. Sadece kendi hayatını yaşar. Onun için başkalarının çıkarı
enayilik olur. Bir insan Allah’tan korkmuyorsa korkulacak hale gelir.
Müslüman, korku ile ümit arasında olacaktır. Allah’ın affına,
rahmetine güvenmekle beraber azabından da korkacaktır. Allah’ın
rahmetinden de asla ümit kesmeyecektir. Zira Kur’an: “Allah’ın
rahmetinden ümit kesmeyin” diyor. (Zümer:53)
Tamamen Allah’ın affına güvenerek günah işlemek, ardından da Allah’ın
affından ümit kesmek şeytanın oyunudur. Bu tuzağa düşülmemelidir.
b) Allah’tan Korkmanın Alâmeti Nedir?
Kur’an’da:
– “Mü’minler; ancak o kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir.” (Enfal:2)
Mü’minun Sûresinin 60-61 ayetleri nazıl olunca Hz.Aişe (ra) Peygambere sordu:
– “Ayette bahsedilenler büyük günah işleyenler midir?”
Peygamber (as):
– “Hayır. Ayette anlatılmak istenen, ibadet ettiği halde
ibadetlerinin kabul olup olmama endişesiyle korkanlardır.” Buyurmuştur.
(Tirmizi, Tefsir:23)
Kur’an’da şöyle bir müjde daha var:
– “Rabbinin huzurunda durmaktan korkan kimselere iki cennet vardır.” (Rahman:46)
Bir ayette de:
– “”Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve herkes yarın için ne hazırladığına baksın…” (Haşr:18)
Allah’tan korkmak demek, korku ile ümit arasında olmak; amellerim
kabul olur mu olmaz mı? Allah beni affeder mi etmez mi? Diyerek ahiret
hazırlığını sıkı yapmaktır.
Allah’tan korkan, günahtan, haramdan elini eteğini çeker. Allah’ı
unutmaktan korkar. Şirke düşmekten korkar. İmansız gitmekten korkar.
Amellerinin boşa gitmesinden korkar. Kıyametin dehşetinden, cehennemin
azabından korkar.
Allah’tan korkanın dili yalan söylemez, kalbi Allah sevgisinden başka
sevgi taşımaz. Gözü harama bakmaz. Midesi haram yemez. Eli harama
uzanmaz. Ayağı harama adım atmaz. Allah’tan korkan, Allah rızası için iş
yapar ve Allah rızası doğrultusunda yaşar.
Hz.Ömer (ra) bir yolculukta koyun güden bir gence rastlar. Ona sorar, o da cevap verir:
– Bu koyunlar senin mi?
– Hayır, efendimin.
– Bana bir koyun satar mısın?
– Koyunlar efendimin.
– O ne bilecek, nereden görecek, kurt kaptı dersin.
– Hiç olur mu efendim. O görmüyorsa Allah damı görmüyor.” Cevabını
verir. Çölde Allah korkusu ile yaşayan genç Hz.Ömer’in çok hoşuna gider.
Hz.Ömer halife iken sokaklarda gezerken evin birinden bir ses işitir. Kadın kızına:
– “Kızım, süte biraz su kat” der ve kız şu cevabı verir:
– “Anneciğim Halife Ömer “süte su katmayın” demedi mi?
Annesi:
– Halife Ömer nereden bilip nasıl görecek deyince kız:
– Ömer görmüyorsa Allah da mı görmüyor? Diyerek itiraz eder.
Diğer bir olay da Halife Ömer valilerden fakirlerin listesini
istemişti. Başta hakim Sad b. Amir’in adını gördü ve listeyi getirene
sordu. Onlar da:
– “Hakimimiz fakirdir. En küçük bir hediye bile kabul etmez.” Dediler.
Halife Ömer, hakimin kusurlarının olup olmadığını sorar ve şu cevabı alır:
– “Dört kusuru vardır: Birincisi vazifeye sabah namazından hemen
sonra değil, kuşluk vakti gelir. İkincisi, geceleri aramızda görünmez.
Üçüncüsü: Haftada bir gün evine kapanıp kimseyi içeriye almaz.
Dördüncüsü ise: Hubeybi müşrikler şehit ettiklerini hatırlayınca çok
rahatsız olur.”
Bunun üzerine Halife hakimi çağırarak kusurların sebebini sorar. O da şu cevabı verir:
– Vazifeme, geç gitmemin sebebi ailem hasta, evin bütün işlerini ben
görüyorum. Gündüzleri halkın arasına katılamıyorum çünkü gündüzleri halk
için geceleri de Hak için çalışıyorum ve gündüz verdiğim kararları gece
muhasebe yaparım. Başka giyecek elbisem olmadığından haftada bir gün
eve çekilip onu temizlerim. Hubeyb’in şehadetini gördüm, Müslüman
olmadığım için engel olmadım diye üzülürüm.
Bu izahtan sonra halife hayatının sonuna kadar Sa’d bin Amir’i hatırlayınca şöyle demiştir:
– Ah şu Sa’d Ah.Allah korkusu, din duygusu seni öyle yükseltmişti ki,
seni millete faydalı bir uzuv yapmış. Senin gibi hakimlerle değil
Arabistan’ı bütün dünyayı zabıtasız idare ederim.”
Halkı Eşiya (as)a şöyle şikayette bulunurlar:
– Allah’ı zikrediyoruz fakat gönlümüz aydınlanmıyor. Oruç tutuyor,
namaz kılıyoruz, nefsimiz temizlenmiyor. Dua ediyoruz duamız kabul
olmuyor.” Derler. Bunun üzerine Allah şöyle vahyeder:
– Ey Eşiya, onlara de ki. Onların zikirlerini nasıl kabul edeyim?
Beni gerçekten anmıyorlar, benden korkmuyorlar. Oruçlarını nasıl kabul
edeyim? Haram yiyorlar ve yalan söylüyorlar. Namazlarını nasıl kabul
edeydim? Benden başkasına sevgi duyuyorlar. Sadakalarını nasıl kabul
edeyim? Başkalarının malından veriyorlar. Dualarını nasıl kabul edeyim?
Sözleri ile işleri başka başka” buyurur.
Kısacası; “Allah’tan korkuyorum” demekle Allah’tan kormuş olunmaz.
Allah korkusu insanı olumlu veya olumsuz harekete geçirebiliyorsa, işte
Allah korkusu budur.
Allah için bir şeyi yapıyor musun? Veya Allah için bir şeyi terk edebiliyor musun? İşte o zaman Allah’tan korkuyorsun demektir.
Allah’a hesabı mı nasıl veririm? Endişesi taşıyor musun işte o zaman Allah’tan korkuyorsun demektir.
Kendini boşuna harcamış olur insan, dilediğine ulaşıp da sevinç duymazsa. Yıktığın hayat kendininki olsun daha iyi, yıkmakla kazandığın yapmacık bir mutluluksa.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder