8 Haziran 2016 Çarşamba

AŞK CENİNİ

Ana rahmine düşmüş cenin gibiydi seninle aşkımız. İlk iki ay farkındasızlık. Üçüncü ay birlikte gebe kaldığımız bu aşka sevinsek mi aldırsak mı kararsızlığı. Ne ilginçtir tam da dokuz ay on gün sürmüştü. Tam dokuz ay on gün önce tanışmıştık seninle, virane bir bar köşesinde. Ulan barda tanıdığın kadından hayır mı gelir dedim kendime. Sanki barda tanıştığın adamdan hayır gelir gibi. Belli ki o gün ikimizde dertliydik. Efkarımızı dağıtmaya gelmiştik. Kim bilir, bana anlatmadın ama, gözlerinden okunuyordu isteksiz bir aşka gebe kaldığın, ve istemsizce düşük yaptığın ya da aldırdığın. Belki de buydu bizi birbirimize çeken. İkimizde bir aşk yaratmayı beceremediğimizden bulmuştuk birbirimizi. Hoş ben hiç aşk aldırmadım, aşk ta düşürmedim. Hayatıma girenlerin çoğu aşkı yanlış anladı, ya taşıyamadılar, ya da bu aşkın babası, anası bir başkası deyip çekip gittiler. Bir türlü nur topu gibi bir aşkım oldu diyememiştim. Ama sen farklıydın, seninle birlikte gebe kaldık bu aşka, birlikte çektik sancılarını. Tam tamına dokuz ay on gün oldu bugün. Ve sen de diğerlerinden farklı çıkmadın. Gittin... Aşkımız ölü doğum yapmıştı. Bir cenin bile ana rahmine düştüğünde tam da senin bende kaldığın kadar kalır. O bile anasının rahmini belli bir süre sonra terk ettiğine göre, sen mi bende kalacaktın yıllarca. Rastlar mıyım bir gün bilinmez, gelip de bir ömür kalana. Rastlarsam eğer, değil dokuz ay on gün, razıyım onunla bir ömür boyu, gerçek aşka gebe kalmaya...

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder